Last updated on September 15, 2020
Aslında benim değil bir başkasının fikri ama arşivim o kadar güzel ki madem birlikte yapılamıyor ben toparlayayım istiyorum. Absürd bize uzun yıllardır olağan bir kavram. İnternet öncesi gazeteler, dergiler, televizyon kanalları ile yayılırdı. Belki meraklısına filmler ya da tiyatro, okuryazar olana kitaplar. Ama o komik mi tuhaf mı saf cehalet mi yoksa sadece utanç mı tanımlamakta zorlandığımız saçmalıkların cennetindeyiz. Ben çok denk geliyorum sanırım takip ettiğim kaynaklarla olan benzerliğim bu. Denk geldikçe kaydediyorum. Yakın çevremle paylaşıyorum. Bunları kategorize etmek bir iş. Nasıl neye göre bilemesem de bir yerde toplasam en azından, ufak ufak sınıflandırmaya çalışsam. Bunu bir site haline getireceğim. Ha tabi ben site yapmaktan anlamam. Öğrenmek için uğraşabilirim ama aslında o kısmı fikrin sahibinin işi olmalıydı. Olamadığı için template tarzı bir yerlere yöneleceğim muhtemelen.
Ama konu bu değil, konu dönemeçler:)
Şöyle ki yıllar yıllar önce rüyamda defalarca viraj döndüğüm bir yoldaydım. Sabaha kadar ne bir yere ulaştım ne dönmekten vazgeçebildim. Hayatımın bazı evreleri böyle bir türlü kurtulamadığım virajlara döndü. Çok iyi bildiğim tek bir şey var o da bu zırvalığı ilk nasıl aşabildiğim. Bir şeyi tamamen unuttuğum çok oldu. Uzun zaman sonra hatırlamak ise bana çok değişik bir keyif veriyor. Bazı anıları böyle yıllandırıyorum bilerek.
Özenle beklettiğim bir tanesini bugün gün ışığına çıkardım. “Geceyarısı Ekspresi” saat 02:54’de yollanmış bir mail. 6 sene sonra ilk kez okudum. 6 sene önceki halime koşup sarılasım geldi. Bunu kendime sürekli hatırlattım geçen zamanda, önceden bana ait olacak bir şeylerin peşindeydim. Aslında ihtiyacım olanın farklılığını mükemmel bir şekilde öğrendim. Kendimi şöyle kenara çekip bir başkasına odaklandığımda ışıklar saçabildiğimi gördüm. Bu ışık beni onardı, insanlaştırdı. Ve her şeyden önemlisi kendimden memnun olabilmemi sağladı.
“Şöyle bi durum var, her şey yolundaysa bile tamamdır diyemiyorum.
Sen kötüyken tamam olmuyor “
Bu benim icat ettiğim bir tedavi değil, binlerce yıllık bir ilaç aslında. Ben eski bir kitaptan formülünü öğrendim sadece. Keşke her ihtiyacı olana anlatabilsem ama yapamıyorum. Çok sevdiğim ama bir türlü yardım etmeyi beceremediğim insanlar var hayatımda. Ve hiç tanımadığım ama bir şekilde hayatlarını güzelleştirdiğim insanlar.. Çok yakınken ulaşmak bazen daha zor belki. Ben her daim acemiyim. Denemelerim elime yüzüme bulaşıyor çoğunlukla. Bana üzüntü olarak dönüyor.
Belki ileriki yıllarda ben de eski bir kitap gibi arayana formüller sunmayı becerebileceğim, bilemiyorum. O zamana kadar,
Sormak istediğim sorular vardı.
Mail attım.
Merhaba. Burayı 2-3 ay önce keşfettim. Google’da fedora nvidia prime boğuşurken bir anda sırayla yazılarınızı okurken buldum kendimi. 2009’dan beri yazıyormuşsunuz.
FLAC arşiviniz varmış. Ooo dedim. 😀
Size ulaşabileceğim bir yer var mı?