Last updated on September 19, 2020
Şaşkınlıklar içindeyim!! Ubuntu beni şoka soktu. Bu ne saçmalık inanılır gibi değil. Dünyalar güzeli Maverick yeni sürüm heyecanıyla yerini Natty Narwhal‘a kaptırdı. Ve ayarları direkt aktardım. Hiç sevmediğim ve muhtemelen hep nefret edeceğim bir ara yüz suratıma patladı açılışta.
Ne şimdi bu? İnteraktif mi olduk? Uyduruk bilgisayar dergilerinin zırvalıklarla dolu cd’lerine benzemiş. Hoşlanmadım. Ve bu da sondur. Bu saate kadar -ki benim için yeterince geç- beni bekleten yeni sürüm tam bir hayal kırıklığı oldu. Dağıtımımı değiştirme zamanım gelmiş. Bunu anladım.
arrivederci Ubuntu!!
Unity sarmadıysa login ekranından gnome classic gibi bir secenek olacak ordan eski Gnome masaüstü ile kullanmaya devam edebilirsin.
Olmadı Arch a alalım; sürüm yükselmek gibi dertler yok, her daim güncel ve hızlı ama hoş Gnome3 e terfi etti dün, Unity i aratır durumda benden soylemesi. Üşenmesem Kde ye geçebilirim
Bunun iğrenç bir şey olacağını daha sürüm haberleri nete düştüğü zaman söylemişti eski bir arkadaş. Tam olarak kavrayamamıştım.
Eski masaüstüne dönmek istemiyorum açıkçası. Eskiyi aratacaksa niye sürüm güncelledim ki hem. Bu yenilik, güzellik değil ki. Zırvalık resmen.
Arch kurulumu hakkında fikrim yok.
Ama FreeBSD’ye benzer bir ekranı olduğunu biliyorum. Zor olmasa gerek, deneyebilirim.
Ya aslında o kadar da kötü bir arayüzü yok ki dediğim gibi Gnome 3 ile Unity birbirine cok benziyor. Extensionları kurulduğunda Gnome3’ün tek farkı Unity panel gibi bir panel sağda yer alıyor :).
Onun dışında eski aratmak gibi bir durumu yok bence. Sonuç olarak varsayılan kurulumlar Linux dağıtımlarında zorunluluk değil. Unity olmaz Gnome, Gnome olmaz Kde, lxde, E7,… ki bu noktada Ubuntu deposu oldukça geniş.
Arch kurulumu anlatıldığı kadar zor sayılmaz aslında rehberi okuyup bir kaç not aldıktan sonra bir iki deneme sonrasında cocuk oyuncagı haline geliyor. Bir iki kere sanalpc de alıştırmadan sonra sorun yaşayacağını sanmıyorum. Sorun çıksa da her daim buralardayız :).
Ben sevmedim, bi kere sevmezsem daha kullanmak istemem. Haklısın elbette ortada bir zorunluluk yok. Ama yine de ben herhangi bir GNU/Linux dağıtımında adına yeni sürüm denilmişse daha işe yarar yenilikler görmek istiyorum. Ubuntu geliştiricileri ne yazık ki tercihlerini ambalajdan yana kullanır oldu. Karmic Koala ile başladım Ubuntu kullanmaya. Bu 4. sürümüm. Ve bana göre Windows’un Vista ile kullanıcıların gözünü boyamaya başladığı görsel hareketlenmeler Ubuntu’da da aynı paralellikte. Şu meşhur “son kullanıcı”yı etkilemek, GNU/Linux dağıtımlarını popülerleştirmek ya da bizim ne eksiğimiz var mesajı vermek olduysa artık gelişimin altındaki neden ben böyle bir evrimi desteklemeyeceğim. Zaten Mono desteği canımı sıkıyordu. Bu da üstüne tüy dikti.
Arch için bir iso indirdim sabah, kurulum rehberini de didikledim bir miktar. Ama şu ara yoğunum biraz, daha sakin kafayla uğraşmam lazım. Elbette sanalda deneyip çalıştıramazsam hiç yanaşmam zaten:)
İyide 10.10 destek devam etmekte. Blogunuzu kısa bir süre önce takip etmeye başladım. Yazılarınızı beğenerek okuyorum fakat bu son görüşleriniz biraz garip geldi :), bazen insanlar sevdiklerini hatalarına rağmen desteklerler ki hatalarını düzeltebilsin.
🙂 Bir dağıtıma duygusal yaklaşmaktan bahsediyoruz sanırım. Elbette beğeni sınırları tüm dünya üzerinde tarafımdan çizilmiş değil. Ama söz konusu olan sadece benim düşüncem ise sevdiğimi ne kadar rahat söylüyorsam nefretimi de aynı dürüstlükle dile getirmem gerektiğine inanıyorum. Bana göre Unity projesi zaman kaybı olmuş. Düşünün ki bir acemiden öteye hiç bir zaman geçemeyen bilgimle, harcanan onca saate ve emeğe saygısızlık ediyorum şu an. Tartışma konusu buna hakkım olup olmadığı değilse ifade etmek istediğim tek bir nokta var. O da bir GNU/Linux dağıtımından ne beklediğimdir.
Bir süredir özgür yazılım fikrinden her sürümde biraz daha saptığını hissettiğim Ubuntu’nun artık piyasaya oynadığını düşünüyorum. Elbette bu sözle konsola bayıldığımı ve çıtayı yükseltmiş güzel bir arayüze sırtımı döneceğimi anlatmaya çalışmıyorum. Bence Ubuntu özgünlüğünü kaybetmeye başladı. Farkındaysanız artık sık sık başka işletim sistemleriyle arasında benzerlik kurulur oldu. Bu sadece görsellikle de sınırlı değil bana göre. Çünkü fikirler benim arkasında durmak istediğim ölçüde sağlam görünmüyor artık. Bir dahaki sefere ne tarafa esneyeceğini düşünüp sinirlenmek istemiyorum. Ve açıkçası hep geride tutmaya çalıştığım bu düşünceler Natty Narwhal ile tamamen su yüzüne çıktı.
Çok doğru, bazen insanlar “sevdiklerini” hatalarına rağmen desteklerler ki hatalarını düzeltebilsin.
Ben de GNU/Linux yörüngesindeki her şeyi seviyor ve destekliyorum. Ama Ubuntu yörüngeden çıktı bana göre ve tam da bu yüzden sevgimi kaybetti. Bu yüzden üstteki cümle geçerliliğini yitirdi.
Aslında dağıtıma değil GNU/Linux’ e duygusal yaklaşmaktan behsediyorum. Bu duygusal yaklaşım olmadan buralara gelinemezdi zaten.Eleştiri hakkına herkes sahip isteyen istediği gibi eleştirebilir, bazen dönüp geçmişte yaptığım eleştirileri gözden geçiririm ve geçmişle çelişkiye düşmemek her zaman sevindirir beni, eleştiri yaparken geleceği düşünürüm. Ubuntunun felsefesi değişmedi, neden GNU yörüngesinden uzaklaştığını düşünüyorsunuz anlam veremedim. Eğer sizin beğeninizi kazanmayarak bu çizgiden- yörüngeden uzaklaştığını düşünüyorsanız sorgulamanız gereken bir şeyler olabilir. Unity şimdilik beğenilmeyen bir masa üstü ortamı, Gnome 3 de aynı durumda, birbirlerine çok benziyorlar ikisinin yol ayrımında olmasının temel nedeni wayland olabilir. Ubuntu 11.04 sürümü ile Gnome 2 seçeneğini sunuyor, 11.10 sürüm takviminde Gnome 3 seçeneğini sunacaklarını açıkladılar. Nefret çok manalı bir sözcük, Ubuntu için kullanmanız çok ağır olmuş, Ubuntu topluluk forumlarında öfke dolu eleştiriler var bence işin içine öfke, nefret gibi duygular girerse iş kişiselleşir ve objektif eleştiri yapmak zorlaşır.
Cevabımda neden yörüngeden çıktığını düşündüğümü yeterince ayrıntılı açıkladığımı düşünüyorum. Beni Ubuntu’nun imajından çok içeriği ilgilendiriyor. Tekrar belirtiyorum olay sadece Natty Narwhal ve çirkin suratına indirgenecek ölçüde değil. Yazıyı kısa kesip bununla sınırladığım doğru ama geri planda başka sevimsiz gelişmeler de var. Ön tanımlı programlar bile keyfimi kaçırıyor artık. Yazılarımda zaman zaman geçmişle çelişkiye düştüğüm oldu. Bu %99 bilgisizliğimden kaynaklanıyordu. Mesela Mono projesinin ne olduğunu bilmediğim uzun bir dönem Banshee, GNOME-Do gibi programlar sistemimdeydi. Hatta çok da seviyordum onları. Artık sevmiyor ve kullanmıyorum. Çünkü Mono’ya karşıyım.
Ilımlı bir insan değilim, hiç olmadım. Eğer konu bir GNU/Linux dağıtımıysa benim için 1 numaralı mesele özgür yazılım fikrini ne kadar uygulamaya geçirebildiği. Yeni sürümüyle daha kurulum aşamasında 3. parti yazılımları da kuralım mı diyen Ubuntu’nun bu fikir çerçevesinde yeterince sağlam bir duruşu olduğunu düşünmüyorum artık. Mesele benim için asıl burada başlayıp burada bitiyor. Bu doğrultuda bakarsak tepkimin duygusal değil mantıksal olduğu daha net anlaşılır sanırım.