Yarın sabah mor kazak giymek moda olabilir. Olağandır insanoğluna dayatılan her türlü abukluk. Bir günde dünyanın en mühim şeyiymiş gibi pompalanabilir. Olur olmaz herkes tarafından sorgusuz benimsenebilir. Kesin bir tarih veremem yaklaşık bir on senedir kafama yatmazsa çizilen iki paralel çizgiyi şerit kabul edip aralarından yürümeyi reddediyorum. Bu yüzden pek çok saçmalıktan uzak durdum ve farklı bir yerde bekledim hep geçici heveslerin sönmesini. Ama bir kaç sevilesi şeyi de geç fark ettim bu nedenle. Yıllar sonra belki. Yine de terazinin iki kefesine yerleştirsem kazançlarım ağır basar. O yüzden yarın sabah mor kazak giymek moda olabilir ve ben yaklaşık 12 kazağı dolabın ücra bir köşesine yerleştiririm. Hiç düşünmeden.
Bir gün moda oldu anime izlemeler. Japon karakterlerine ilgili pek çok insan tanıdıım. 6-7 sene önce tanıştık GeNJuRoYaGaMi ile. Ve yaklaşık aynı zamana denk gelir sevgili Suikotsu pençesiyle tırmıklanışım. Ardından bir kaç gereksiz arkadaşlık. Deliler gibi anime izleyen ve beni bu yüzden anime fikrinden hep uzak tutan insanlar.
Seneler geçti. Sevgilimin anime derken gözleri parlıyordu. Ortak olmak istedim heyecanına. Bir hard disk dolusu anime ile başbaşa kaldım.
Fullmetal Alchemist
Çok ciddi dersler barındıran oldukça sağlam bir kurguya sahip. Ama, ama..
Üzerinde sadece saat yazılı 12 sayfalık bir yazı var belleğimde.
02:00
Uykusuz geçen bir seneydi hatırlıyorum. Beni biraz tanıyan herkesin inanamayacağı kadar uykusuz, çok uykusuz, çok..
Gerçekten bencil bir hayat yaşadım. Pek az insan için bir şeyler yaptım ama sanırım hiç kimse için “feda” etmedim.
Neyi?
Hiç bir şeyi.
Hiç..
Yalan yanlış sevgiler biriktirdim, gerçek dünyada yaşamaya korktuğum. Biliyorum, cesaretim az sanıldı hep.
Hayır, hayır, hayır..
Kimseyi buna layık görmedim açıkçası. İçten içe hissettiğim bu. Aşağılık bir itiraf ama doğrusu. En azından birilerini incitmek için söylemiyorum bunları. Umursamaz bir rahatlık ya da küçük görme hevesi değil. Çuvaldızın ta kendisi. Beni utandıran bir gerçek.
12 sayfa, gözyaşları içinde anlatmıştım. Kendimden ne kadar nefret ettiğimi. Ve neden bu kadar mutsuz olduğumu. Ve nasıl onarabileceğimi.
Şimdi dönüp bakınca aldığım yol komik. Tamamen yerimde saymış değilim ama nerde o özlemini yaşadığım insanlık?
Olmadı işte. Bir çizgi film bile ne kadar beceriksiz olduğumu tekrar göstermeye yetti.
Ve içimdeki her kararmış hücre ayrı ayrı utandı hala var olduklarını bilmekten.
Hala dizginleyemediğim lanet öfkem ve koparıp atamadığım “ben”.
Kimse için hiç bir şey yapmadığım gerçeği.
Üzücü..
Ama yıkıcı değil.
Çünkü en ağır eleştirilerin sonrasında bile hala içimde bana acımasızlığımı hatırlatan bir şey var hala.
<<O kadar da değil..<< diyip bana sahip çıkan. Hiç bir zaman yalnız ve yıkılmış bırakmayan.
Bana yıllar önce kız kulesi şiirleri yazdıran ve yoluma hiç beklemediğim bir anda binlerce tesadüf halkasıyla hayallerimin ötesinde bir insan çıkaran.
Tanrı değil. Onunla hiç anlaşamadık.
Kendi yarattığım kaderin tek okur yazarı var dünyamda.
Ruhum.
Bu sene daha çok parlasın istiyorum..