Sabahın erken saati, otobüste, tam karşımda elindeki poşet içerisinde kıyafetleri olduğunu tahmin ettiğim bir gündelikçi kadın.
Elleri kimyasallardan yarılmış. Tıpkı geçen akşam yanıma oturan kadın gibi. O da çamaşır suyu kokuyordu. Elinde benzer bir poşet.
Ve yola devam, her günkü kalabalık. Sıyrılıp sonunda her sabahki kahvaltı durağım, börekçi.
Mutlaka 2 çatal isteyip, bir kısmını ofisteki arkadaşla, bir kısmını çaycımız ve sekreterimizle, kalanını da üretimden çay almaya gelen dayıyla paylaştığım ıspanaklı-peynirli böreğim.
Gün içerisinde bir banka işlemini internetten halletmemi rica eden kaynak ustası yanıma gelir. Bir kaç hamle sonrasında kimlik bilgileri gerekir.
1984. Doğum tarihi?
Nasıl yani? Ama bu adam benimle yaşıt olamaz, olabilir mi?
Olmuş işte.
Bizim yakamız beyazmış diyorlar. Koskoca mühendisim ya ben üstelik. Bu hafta her yakaya övünç kaynağı bir haberle güzelleşti günlerim. Ve bir karanfil iliştirdik yakamıza.
Türkan Albayrak zafer kazandı.
Herkese o unutulan, önemsenmeyen, işe yaramayacağı söylenen şeyi hatırlattı.
Direnişi.